5. Beyin Okula Gidiyor
BAU Eğitim Teknolojileri Doktora Pr. | Biliş Öğrenme ve Teknoloji 22.03.2024 tarihli dersi için yazılmıştır.
İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren anlam arayışıyla hayata başlar. Bu arayış, insanın yaşamını yönlendiren ve ona rehberlik eden temel bir unsurdur. Anlam arayışı, bireyin kim olduğunu, neden var olduğunu ve hayatının amacını sorgulamasıyla başlar. Bu süreç, çocuklukta basit sorularla kendini gösterirken, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde daha derin ve karmaşık hale gelir.
Anlam arayışı, insanoğlunun varoluşsal bir özelliğidir ve yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bu arayış, bireylere yaşamlarına derinlik ve zenginlik katarken, aynı zamanda onları daha bilinçli, farkındalık sahibi ve duyarlı bireyler haline getirir. Anlam arayışı, insanın kendi potansiyelini keşfetmesine, daha doyurucu ve tatmin edici bir yaşam sürmesine olanak tanır.
Bilgilerini değiştiremeyenler hiçbir şeyi değiştiremezler çünkü değişim ve gelişim, yeni bilgilere açık olmayı ve sürekli öğrenme sürecini gerektirir. Bu, bireylerin, kurumların ve toplumların daha ileriye gitmeleri, yeniliklere uyum sağlamaları ve daha iyi bir gelecek inşa etmeleri için temel bir gerekliliktir. Bilgilerini güncelleyebilen ve öğrenmeye açık olanlar, değişimin öncüleri olabilir ve bu sayede hem kendi yaşamlarında hem de içinde bulundukları topluluklarda anlamlı ve kalıcı değişimler yaratabilirler.
Kimler fikirlerini değiştirir kimler fikirlerini değiştiremezler bunlara zihniyet teorisi denir. Zihniyet teorisi, Carol Dweck (2006) tarafından geliştirilen ve bireylerin zeka ve yeteneklerinin doğası hakkındaki inançlarının, başarılarını ve yaşamlarını nasıl etkilediğini açıklayan bir teoridir. Dweck, insanların zihniyetlerini iki ana kategoriye ayırır: sabit zihniyet (fixed mindset) ve gelişim zihniyeti (growth mindset). Sabit Zihniyet (Fixed Mindset): Sabit zihniyete sahip kişiler, zeka ve yeteneklerin doğuştan gelen ve değişmez özellikler olduğuna inanırlar. Bu inanca göre, başarı, doğal yeteneklerin bir sonucudur ve çaba göstermek, eksikliklerin bir işareti olarak görülebilir. Bu zihniyete sahip bireyler genellikle başarısızlıktan kaçınır, zorluklarla karşılaştıklarında pes eder ve eleştirileri kişisel bir saldırı olarak algılarlar. Gelişim Zihniyeti (Growth Mindset): Gelişim zihniyetine sahip kişiler ise zeka ve yeteneklerin, çaba ve deneyimlerle geliştirilebileceğine inanırlar. Bu inanca göre, başarısızlık, öğrenme ve büyüme için bir fırsattır. Bu zihniyete sahip bireyler, zorluklarla karşılaştıklarında sebat eder, geri bildirimleri gelişim için bir araç olarak kullanır ve sürekli olarak kendilerini geliştirmeye çalışırlar.
Asıl sorun nedir diye sorduğumuz zaman asıl soru şu deneyimlerin nasıl birbiriyle bağlantının kurulacağı ve öğretileceğidir, bu öğrenme bize ait, öğretmek isteyenlere ...
Anlamlı olmak ile anlaşılır olmak arasında ne fark var ? Anlam konuşan mesajı veren kişinin kafasındaki mesaj ama anlaşılırlık da karşındakinin onunla kendi deneyimleriyle filtreleyerek ona yüklemiş olduğu mesaj olarak yorumlayabiliriz.
Beyin okula gider mi? Beynimiz her türlü okula gider, ama beyin okula nasıl gider? Birey okulda aradığı anlamlı şeyleri orada bulursa okula gider Ama kendisiyle ait ilintili örüntülü bir şey bulmadığı takdirde okuldan nefret eder gitmez. O halde şu soruyu sormak lazım. Arabanız bozulduğu zaman nereye götürürsünüz? Tamirciye. Hasta olduğunuz zaman nereye gidersiniz? Doktora. Hukukla ilgili bir sorunuz olduğu zaman ne yaparsınız? Avukata gidersiniz. Peki okullar, eğitimin öğretimin öğrenmenin merkezi olduğuna göre, okullardaki uygulamaları yapan öğretmenler ve akademisyenlerse o halde akademisyenlerin ve öğretmenlerin uzmanlık alanı ne olması lazım? Okullar ve yine eğitimini gerçekleştiren bir yapıysa o zaman akademisyenlerin tamamı eğitimcilerin tamamı, nasıl ki hukukçular hukuk sistemini biliyorlarsa ya da sanayideki arabacı, arabanın tüm tamir işini biliyorsa, o halde eğitimciler de beynin işleyişini öğrenmesini hatırlamasını beynin bir bilinç üreten bir yapı olduğunu bu bilincin ne olduğunu bilinç ve öğrenme arasında farkın, öğrenme ile performans arasındaki farkın ne olduğunu bilmesi gerekiyor.
Kavramlar arasındaki farkları iyi bilen insanlar kavramlara hükmeder ve düşünmeye düşünceye öğrenmeye meydan okur.
"Ademde ne varsa Alemde o vardır."
13 yy. da yaşamış Yunus Emre beyninin hücresel yapısıyla evrenin yapısının neredeyse birbiriyle yapısal olarak o kadar çok benzerlik yaptığını gösterir bir cümle kurmuş. Beyinde yaklaşık olarak 80 ile 100 milyar civarında bir nöron olduğunu söylüyorlar. Çünkü nöron öğrenme ile ilişkili bir hücrelerdir ve bağlantılı sağlayan da bunlar olduğu söyleniyor. Vücudumuzun beynimizdeki nöronlar beyin hücrelerini yüzde 8'iyle %10'u arasında bir yapıyı kapsıyor, bunun 50 katı kadar da gri hücreleri olduğu söyleniyor birine kendisinden başka 10 bin nöronuna bağlantı kurabiliyor. Bu konuda Bilal Hocamızın paylaşımına göre, şu an evrende keşfedilmiş galaksilerin ve yıldızların 17 katı kadar olduğunu söyleniyor. Bu durum bize şunu gösteriyor, eğer beyin bu kadar bir bağlantı kapasitesine sahipse o zaman fizyolojik olarak yapısal olarak herhangi bir öğrenme herhangi bir yapısal bozukluk yoksa öğrenemiyorum diyen bir insan yok ya da öğrenemiyorum diye bir öğrenci yok olmalı. O halde ne var öğrenmeyi beynin ilkelerine dayalı olarak yapmayan, öğretimi zihin çalışma ilkelerinden dayalı olmadan insanların yanlış bir öğretim söz konusu oluyor.
Beyin nedir? Paralel bir işlemcidir. Beyin aynı anda hem çevresel hem de merkezi olarak odaklandığı şeyleri öğrenir. Beyin kasıtlı ve kasıksız öğrenir duyguları öğrenmede katalizör görevini görür, öğrenme örüntülemeler yoluyla öğrenmek çok üst düzeyde gerçekleşir ve örüntülemeleri en iyi yapan duygulardır. Her beyin eşsizdir ve tektir. Beyin sosyal bir organdır.Beyin tehdit edildiğinde çöker motive edildiğinde meydan okur.
Kendini keşfeden insan en iyi soruyu sorar en iyi cevap verir. Soru mu önemli, cevap mı önemli? hangisi aktif hangisi pasif hangisi daha yaratıcıdır? Soru varsa düşünüyorsunuz demektir. Soru varsa anlama vardır. Anlam vardır, anlam arayışı vardır. Soru yoksa pasiftir, edilgendir, birileri sizi sürekli olarak yönlendiriyordur. O zaman soru varsa anlam vardır diyebiliriz.
KAYNAKÇA
- Dweck, C. S. (2006). Mindset: The new psychology of success. Random House.
- Bahçeşehir Üniversitesi | Eğitim Teknolojileri Doktora Pr. Biliş, Öğrenme ve Teknoloji dersinde misafirimiz Prof. Dr. Bilal DUMAN ile söyleşimizden alıntılar yapılmıştır. Bu verimli sohbet için kendisine çok teşekkür ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder